Cumhuriyet ve Gezi

29.10.2013 Vatan

Geçen yıl bugünkü yazımı (Cumhuriyet kavramının içini nasıl doldurduk, dolduruyoruz?) iki soruyla bitirmiştim:
1) 89 yılda cumhuriyet bu ülke insanlarına neler verdi;
2) bu ülke insanları cumhuriyet kavramının içini nasıl doldurdu, dolduruyor?
Artık 90. yıldayız ve geçen bir yıllık süre zarfında bu iki soruyu cevaplama noktasında bize yardımcı olabilecek epey gelişme oldu. Tabii öncelikle, başlığa da çıkarttığımız Gezi Parkı direnişi. Farkındayım, Gezi Parkı’ndan hareketle yaşananlara “direniş” denmesinden rahatsız olan çok kişi var. Olabilir, ancak dünyanın her yerinde toplumun bir kesimiyle devleti karşı karşıya getiren bu türden olaylara “direniş” denir. Yine farkındayım, cumhuriyet kavramıyla Gezi direnişini aynı cümle içinde kullanmak bile birçok kişiyi rahatsız ediyor. Olabilir, ama Gezi’de neyin niçin olduğunu daha iyi anlamak için onu bu kavramla birlikte değerlendirmek şart.

Gezi’nin cumhuriyetçi yönü

Birçok kişi cumhuriyeti farklı tanımlayabilir, belki de Fransız ekolünden geldiğim için olsa gerek, benim tercihim hep Fransız Devrimi’nin o üç ilkesini, yani “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik”i öne çıkarmak olmuştur. Gezi’ye bu açıdan baktığımızda her üç ilkenin de direnişte baştan sona varolduğunu görüyoruz:
1) Gezi direnişine insanlar özgür iradeleriyle katıldılar. Öte yandan bir çevre hareketi olarak başlayan direniş kısa süre önce her türden hak ve özgürlük talebinin dile getirildiği bir arena oldu.
2) Belli bir hiyerarşinin olmadığı Gezi’de herkes eşitlenmişti. Öte yandan direnişe katılanların en büyük beklentilerinden biri, siyasi iktidarın kendilerine eşit yurttaş muamelesi yapmasıydı.
3) Gezi’de, o zamana kadar birbirlerini tanımayan veya birbirleriyle sorunları olan kesimler şaşırtıcı bir şekilde yanyana durabildiler.
Ne var ki, toplumun bir bölümünde dayanışma ve kardeşlik duygularını pekiştiren Gezi direnişi, hükümetin uzlaşmaz tutumu nedeniyle toplumda zaten varolan kamplaşmayı daha da derinleştirdi.

Hükümetin neden böylesine yanlış bir strateji izlediği noktasında aklıma öncelikle şu üç gerekçe geliyor:
1) Daha önceki farklı toplumsal protestoların çoğunu polis zoruyla kolaylıkla bastırabilmiş olan hükümet yetkilileri bu sefer korku eşiğinin aşılmış olduğunu, tazyikli su+biber gazının artık pek etkili olmadığını anlayamadılar. Bunun verdiği öfkeyle tepkilerini giderek şiddetlendirdiler;
2) Şu ya da bu şekilde, halkta Gezi’ye yönelik destek kadar, hatta ondan daha fazla tepki olduğu sonucuna varan Başbakan Erdoğan, bunu yaklaşan üç kritik seçim için kullanmaya karar verdi;
3) Son üç gün boyunca ele almaya çalıştığımız gibi, Türkiye’de hükümet olmaktan devlet olmaya terfi etmiş olan AKP hükümeti, bunun verdiği özgüvenle uluslararası sistemle bağımlılık ilişkilerini azaltma yoluna girmiş; bu yüzden küresel güçlerin tepkisini çekmeye başlamıştı. Gezi direnişinin beklenmedik etkisini anlamakta zorluk çeken siyasi iktidar, bunu söz konusu küresel güçlerin komplosu olarak tanımlayarak bir taşla iki kuş vurduğunu düşündü.
Yanlış yaptılar ve yanlışlarında ısrar ediyorlar. Hükümetin, vatandaşlarının talep ve beklentilerini dinleyip bunları elverdiğince yerine getirmeye çalışmak varken, onları bir tür “vatan haini” gibi görmesinin 90. yılına giren cumhuriyetin ruhuna uygun olmadığı açıktır. Umarım en kısa zamanda bu yanlışlıktan dönülür.
Herkesin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
12.04.2024 AK Parti “yok hükmünde”, çünkü…
11.04.2024 Ateş İlyas Başsoy ile söyleşi – 31 Mart değerlendirmesi: Köftecilerin gazabı
10.04.2024 Ali Yaycıoğlu ile söyleşi: Erdoğan yorgunu Türkiye’de açılan kapı ve riskler
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı